maria puder ölmedi.

araba kornalarının oluşturduğu sis bulutunun içinde bir kadın, yeni evlenmiş gelin sadeliğindeki bakışlarını kaldırım taşlarına odaklamış bekliyordu. beyaz örtülü bu kadının yakınından geçenler kalp çarpıntılarıyla yaşadığı heyecanı hisssediyorlar, kafasına düşen elmanın hikmetini kavramış newton misali gülümsüyorlardı. içine düştüğü heyecan, kadının vücut ısısını artırıyordu. saniyeler ilerledikçe terliyor, terledikçe buharlaşıyordu. kadın, şalını hafifçe araladı. saatine baktı. bulunduğu yere geldiğinden beri on beş dakika geçmişti. gözlerini tam karşısına dikti. o anda kadının bakışlarını görebilseydiniz eğer, gözlerindeki umut dolu bekleyişe de şahit olabilirdiniz. gelen giden yoktu. cüzdanını koyduğu yeri unutmuş bir insanın aniden hatırlaması gibi bir hareketle çantasına uzandı. bir dergi çıkardı ve yatışmaya başlayan, daha doğrusu dönüşmeye başlayan, heyecanından kurtulmak için okur gibi yaptı. zaman geçtikçe heyecanın yerini yavaş yavaş hayal kırıklığı alıyordu. bir müddet o halde kaldıktan sonra sıkılmış kafasını yeniden kaldırdı ve bakışlarını tam karşısına çevirdi. görünmez olup kadının tam karşısında durabilseydiniz eğer, sağ gözündeki kırmızı sol gözündeki sarı farların yansımasından akşam olduğunu anlar, zamanın epey ilerlemiş olmasından telaşa düşerdiniz. şu kısacık yarım saatte kadın ruhunun nasıl doğup, büyüyüp, olgunlaşıp ve en sonunda ölmeye yüz tuttuğuna şahit olur, elinizden bir şey gelmediğine lanet ederdiniz. fakat etmeyin. umutların neredeyse tükendiği bu noktada kadının uzakta gördüğü bir silüet, düzleşen ağzınının kenarlarını yükseltmiş, kanındaki seratonin miktarını artırmıştı. elleri, mavi gömleğinin üstüne giydiği siyah ceketinin ceplerinde bir adam, kadınına doğru adımlıyordu. kadını diyorum, çünkü duyguları üzerinde bu denli etkiye sahip bir adam için onu bekleyen bu insan, kadınından başkası olamazdı. kavuşma ritüelinin klasikleşmiş monotonluğuna rağmen kısacık zamanda olup biten bütün o bakışmalar, bütün o hissedilenler, bütün o mimikler iki insanın birbirine şeksiz ve şüphesiz bağlandığının güçlü kanıtlarıydı. siyah ceketli adam kadınına yaklaşmanın verdiği güçle daha da hızlandı. ve sonunda ellerini ellerine aldı.
- "özür dilerim maria. trafik öyle kötüydü ki!", dedi adam.
kadın işaret parmağını ağzına götürdü. anın tadını bozmak istemiyordu elbette. bozmadı da. ağzından tek bir kelime çıkmadı. kollarını adamın geniş omuzlarına doladı. başını göğsüne yasladı ve erkeğinin kokusuyla, o en çok özlediği şeyle doldurdu ciğerlerini. adam kadınının örtüsüne dayadı burnunu. başına kondurduğu minik buselerle doyuruyordu ruhunu, belliydi. maria etrafındaki gürültüyü duymuyordu artık, tek hissettiği erkeğinin kalp atışlarıydı. kendisi için atan bu kalbi o kadar çok seviyordu ki "elimden gelse söküp içime alabilirim." diye düşündü. bir müddet öyle kaldılar. neden sonra:
- "raif, sana öyle aşığım ki, yandıkça kül oluyorum. fakat bu iyi bir şey. çünkü kül oldukça çoğalıyorum." dedi maria.
ağzını açıp konuşmasına devam edeceği esnada telefonu çaldı. içini müthiş bir korku kapladı. bu korku suda dağılıveren kahve tozları gibi dağılıverdi bütün vucuduna. olacakları tahmin edebiliyordu. fakat bunları zihninde canlandırmamak için elinden geleni yapıyordu. kısa süren bu çaba anında ürperdiğini hissetti. elini çantasına attı ve telefonunu çıkardı. arayan bakıcıydı:
- "alo! maria, hemen almanya'ya dönmelisin! kocan fenalaştı." dedi sarı sesli kadın.
- "fakat... tamam, hemen geliyorum." dedi maria.
telefonu çantasına koyarken bakışları raif'in ellerinde dolaştı. bileklerinin etrafındaki tüyler; başka hiç kimsede olmayan, sadece ona ait olan. "çok güzeller!" diye geçirdi içinden. erkeğinin güzellikleriyle sarhoş olup kaderinden sıyrılmak istiyordu. ama yapamadı. ellerini raif'in ellerine verdi. sağ gözündeki tek damla yaşı silmeden raif'in gözlerinin içine baktı. nasıl diyebilirdi ki? diyemedi:
- "raif, ben şimdi gidiyorum. ama ne zaman çağırırsan gelirim." dedi.

2 benim de söyleyeceklerim var:

Adsız dedi ki...

onların kavuşma ritüelleri nasıl klasikleşmiş ve monoton olabilir ki. ve raif'in bileklerindeki tüylerin güzelliği... teşekkürler.

Adsız dedi ki...

şu yazıyı okumak bile beni zorluyor. kitabımı birisine emanet verdiğim için öyle pişmanım ki. şu an o kitaba ihtiyacım var. hem manen hem de yapmaya çalıştığım bir proje için. maria puder ölmediyse, gelip yardım etsin bana.

Yorum Gönder

Back to Home Back to Top yağmur sonrası... Theme ligneous by pure-essence.net. Bloggerized by Chica Blogger.