the beatles cafe

cumartesi akşamı arkadaşlarla taksim kalabalığından sıyrılıp kurtarılmış mekan "the beatles cafe"ye doğru yol aldık.. yandımdaki tiryakilerden dolayı balkonlu son katta konuşlanmak için merdivenlerden çıkarken "avni"yi gördüm.. bön bön baktı bana.. "napıyon lan çakal" diye basit ama samimi bir tarzda sevgi gösterisinde bulunmak istedim.. bu hareketime sadece kuyruğunu sallayarak tepki gösterdi..


sonra oturduk; ben elime -siparişim gelene kadar oyalanmak adına- yarı erotik yarı müzikal tarzda almanca bir dergi aldım.. seyretmekten büyük keyif aldığım posterlere daldım sonra bir ara.. melissa çayımı yudumlarken "syd barrett"in baygın bakışlarını bütün şiddetiyle hissettim üzerimde.. bıyıklı kahramanım "freddie mercury"yi inceledim karşı duvarda.. "türk gibi lan bu" dedi tahir; kafa salladım.. az sonra "balkonda 'halil ergün'e (yaprak dökümünün ali rıza beyi) omuz attım olum yanlışlıkla" diye coşarak geldi gülbey sigara sefasından.. önemli bir şey yokmuş gibi devam ettik ama olanlar daha sonra olacakların öncüleriymiş, bilemedik..


biraz geçince odaya aniden sanatçı yığını başladı.. şalını takan, lümpen hırkasını sırtına geçiren geliyordu şiirsel bakışlarla.. "ne ayak aga" demeye kalmadan "halil ergün" de dahil bir takım entel güruh sardı etrafımızı.. adını bilmediğim ama çoğuna aşina olduğum dizi oyuncusundan geçilmiyordu ortalık.. sonradan anladık ki yakın zamanda vefat eden "nihat nikerel"i anma günüymüş o akşam.. ortamda bulunan gruplar alt kata geçtiler; bizimkiler de kalkmak istedi, engel oldum.. "ben ne rahatsız olucam lan, onlar benden rahatsız olsun" diyerek isyan koydum.. sonra kapılar kapandı ve biz bu bir avuç entel güruha dahil olduk umarsızca.. bu nihat abi şiir falan yazıyormuş; onlardan okuduk, alkışladık.. sanatçı dostlar, beraber yaşadıkları anılarını paylaştılar bizimle.. kah hüzünlendik, kah minnet duyduk nihat abiye.. artık bizden biriydi nihat abi.. sorsalar şöyle der: "hayatım boyunca hep nihat abiyi örnek aldım.. ama onun erken gidişi ciğerimi dağladı be dostlar" ve sonra da ağlardım.. bizim de nihat abi için geldiğimizi düşünerek elimizi sıktılar, hüzünlerine ortak ettiler.. ben lümpen hırkamla sırıtmıyordum ama çizgili sweetiyle zorluklar yaşayan tahirin ortama uyum sağlaması adına şalımı doladım boynuna.. akşamın sonunda gitar dinlentisi için balkona çıktılar cümbür cemaat.. biz de "nihat abi için yazılanlar defteri"ne duygularımızı düşüncelerimizi yazdık ve terk ettik onları.. giderken halil abiye: "nihat abiyi falan geçtim de çok üzülüyorum şu ali rıza beye" demek geldi içimden, ama yapamadım.. evet, iki saatliğine entel olmuştuk.. başımız göğe ermiş haldeki biz, karıştık kalabalığına istiklal caddesinin!

0 benim de söyleyeceklerim var:

Yorum Gönder

Back to Home Back to Top yağmur sonrası... Theme ligneous by pure-essence.net. Bloggerized by Chica Blogger.